Geçmişten günümüze kadına verilen önemi değerlendiren İren Dicle Deveci, geçmiş dönemlere kıyasla kadınların kamusal alanda daha çok yer aldığını ve kendi yaşamına sahip çıktığını söyledi. Kadınların kamusal alanda yer almasına karşın çoğu zaman haksızlıklara maruz kaldığını da ifade eden Deveci, "Günümüze baktığımız zaman işgücü anlamında değerlendirecek olursak kadınlar eskiye nazaran iş hayatında daha etkin rol almakta. Kadınlar takdir edilmese bile ev içinde oldukça emek harcamaktadır. İş hayatında daha aktif rol oynamaya başlayan kadınlar kimi zaman bazı bahanelerle engellenerek annelik ve kariyer arasında seçim yapmaya zorlanıyor. Bu durum bizlere eşitsizlikleri derinleştiren ayrımcılık olarak geri dönüyor. Burada üzerinde durulması gereken asıl olay ayrımcılıkla mücadele etmekte. Ayrımcılıklarla mücadele edilmesi halinde daha eşitlikçi bir toplumda huzur ve güven içerisinde yaşayabileceğimize inanıyorum" diye konuştu.
"Tarihin Her Döneminde Kadınlar Hak Arayışı İçerisine Girmişlerdir" Kadınların yaklaşık 150 yıl önce birlik olup mücadele etmelerinin kutlanılabilir olduğunu belirten Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Funda Selçuk Şirin, bu mücadele sırasında çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Kadın hakları konusunda bir kadın duyarlılığıyla demokratik taleplerin gündeme getirilmesi gerektiğini ifade eden Funda Selçuk Şirin, "Geçmiş dönemlerde kadın konusunda ağır işlemiş durumlarla karşılaşabiliyoruz. Tarihini 1857 yılına götürdüğümüz zaman görüyoruz ki kadınlar geçmişten günümüze hep bir hak arayışı içerisinde bulunmuşlar. Bu durum ağır çalışma koşulları, ayrımcı yaklaşım, eşit ücret talebi temelinde değerlendirilebilir." ifadelerini kullandı.
"8 Mart'ta Kadınlara Verilen Hakların İyileştirilmesi İçin Çalışmalar Yapılmalı" Tarihe bakıldığında kadınların maalesef ezilen bir profilde yer aldığını belirten Şirin, "Kadınlara yaklaşım 160 yıl önceye kıyasla elbette oldukça gelişmiş düzeyde fakat yine de aşılması gereken bazı sorunlar hala gündemde. Dünyaya baktığımız zaman yoksulluk sınırında bulunan insan sayısında kadınların ön planda olduğunu görüyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadınlara verilen hakların iyileştirilmesi konusunda çok özel bir gün olmalıdır. Günümüzde maalesef kadına yönelik şiddetten, töre cinayetlerinden, iş hayatında cinsiyet eşitsizliğinden bahsedebiliyoruz. Bu sebeple 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yalnızca kutlanmamalı, aynı zamanda kadınlara verilen haklar konusunda iyileştirmeler sağlanmalıdır." diye konuştu.
Haber: Helin Kaya (BHİ)
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Kadınların, erkeklerle eşit haklara sahip olmak amacıyla başlattıkları grev polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, ardından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamamasıyla sonuçlandı. Olay sonucunda 120 kadın işçi hayatını kaybetti.
Bu olaydan 53 yıl sonra 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen toplantıda 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisi getirilmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Görevlisi İren Dicle Deveci ve Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Funda Selçuk Şirin "kadın olmak" başlığı altında görüşlerini aktardı.
"Her Kadın Aynı Olmak Zorunda Değildir" Kadın olmanın zorlukları kadar güzelliklerinin de bulunduğunu ifade eden İren Dicle Deveci, "Kadınlar için anne olmak çok büyük bir güç, çok büyük bir güzelliktir. Fakat her kadın anne olmak zorunda değildir. Dolayısıyla her kadın aynı olmak zorunda değildir. Her kadın, kadınlığı farklı şekilde yaşayabiliyor ve birçok ortak noktada buluşabiliyorlar. Bu gibi ortaklıkların da kadın olmayı güzel kıldığını söyleyebiliriz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi özel günler bize bunları anlatıyor." açıklamasında bulundu.
